New York Film Festival 2012 (Part 4): Açılış ve kapanış filmlerinin ortak noktası; Fırtına.

Açılış ve kapanış filmlerinin ortak noktası; Fırtına.

h. nazan ışık—

20 October 2012—

Bu sene festival bize film dünyasındaki teknik gelişmeleri tekrar hatırlatan Ang Lee’nin 3-D filmi “Life of Pi” ile açıldı.  Ve Robert Zemeckis’in filmi “Flight” ile kapandı. Filmlerin asıl konusu değilse bile paylaştıkları bir olay var; fırtına.

life of pieFoto: Film Society of Lincoln Center

Suraj Sharma, Pi rolünde  “Life of Pi” filminden bir sahnede.

Ang Lee basın notlarında, Kanada’lı yazar Yann Martel’in romanı “Life of Pi” in uyarlanmasıyla yapılan film için “Life of Pi, inanç, itikat, tevekkülle ilgili bir masal ve filmi, aynı, kitapta olduğu gibi Pi’ın hikayesini  hikaye anlatarak vermek istedim” der. Ve filmin açılış sahnesinde ınanılmaz, imkansız görünen 227 gün süren hayatta kalma hikayesini bir yazara (Rafe Spall) anlatan yetişkin Pi (Irrfan Khan) filmin sesidir.

Film sanki bir ormanın ya da hayvanat bahçesinin tam ortasında size çok yakından bakan bir zürafa, leopard, maymunlar ve diğer hayvanlar ve kafanıza değecek kadar yakından uçan bir kuşla devam eder. Bunu 3-D olarak düşünün, hele ön sırada oturuyorsanız …

Pondicherry, Hindistan’da büyüyen ve hayvanat bahçesi sahibi Santosh Patel (Adil Hussain)’in  oğlu olan Pi, Paris’teki Piscine Militor yüzme havuzundan esinlenerek verilen adı Piscine Militor Patel’i, okulda adının pissy olarak yanlış telaffuzundan sıkılarak Pi olarak değiştırir. Her türlü dinin var olduğu Hindistan’da, devamlı manevi bir arayış içinde olan Pi(Ayush Tandon), Hindu, Hiristiyan ve Müslümanlığı deneyerek bu arayışını sürdürür.  Babası “o sanki hiçbirşeye inanmamak gibidir, inanmak için bir sebep, bir mantık gerekir”  der Pi’a.

Hayvanat bahçesinde bütün hayvanlarla yakın ilişkiye girebileceğine inanan Pi, kardeşine, Richard Parker isimli Bengal kaplanı besleyebileceğini göstermeyi dener, aynı inançı paylaşmayan kardeşi babasını çağırır.  Babası kaplanın yanına bir keçi koyar ve kaplanın onu parcalamasını Pi’a seyrettirir. “Kaplan senin arkadaşın değil” diye bağırarak “Hayvanlar bizim gibi düşünmezler; bunu unutan insanlar kendilerini yem yaparlar” der.

Ang Lee bu olayı “ Bu sahneden hemen önce “inancının gücünü ancak denedikten, bir sınavdan geçtikten sonra bilirsin” diye bir söz vardı.  Bu sahne rüyadan uyanmak, çocukluktan çıkmak hakkında.  Hayvanat bahçesi çocuk için cennet, o’nun masumiyeti… Bu sahne yani keçi, benim birçok filmimde olduğu gibi, masumiyeti kaybetmeyi dile getirir” diye açıklar.

Pi (Suraj Sharma) şimdi 17 yaşında. Ailesi hayvanat bahçesini kapatıp daha iyi bir hayat için Kanada’ya taşınmaya karar verir ve eşyalarının yanısıra  yanlarına birkaç hayvan alarak Japon yük gemisine yerleşirler.  Geminin aşçısı kaba, sadist Fransız şef(Gérard Depardieu)tir.

Umulmadık firtına sonucu batan gemiyle beraber ailesini, hayvanları, bütün eşyalarını kaybeden Pi, kendini can kurtaran sandalında yaralı bir zebra, bir orangutan, vahşi bir sırtlan ve, Richard Parker, Bengal kaplan ile bulur. Sırtlan önce zebrayı, sonra orangutanı öldürür, sonrada kendisi Richard Parker’a yem olur.

Böylece fırtınadan arda kalan tek canlı Pi ve kaplandır. Birde Pi’ın devamlı kullanacağı can kurtaran sandalındaki sağkalım broşürü.. Böylece 227 günlük hayatta kalma macerası başlar.

Can kurtaran sandalından çıkan Pi’ın kullanılabilek sınırsız maddeler filmdeki en büyük sürpriz!

Bu arada uçan balıklar, büyük balina, deniz anaları, Pi’ın bulduğu ilginç ada ve tabii kaplan bu 3-D filmi daha eğlenceli ve ilginç yapar.

Film gene olgun Pi’ın Kanada’da evinde, yazara hikayesini anlatması ile biter.

Ang Lee “ Pi ilk dersini keçi-kaplan olayıyla aldı, bu ilk testti. Sonra okyanusa atıldı.  Orada dayanabileceği örgütlü din yok, soyut ideal Tanrı fikri ile karıkarşıya….Birşeye inanmadan önce, şüphelenmek….inancının gücünün testi….”

Filmde ilk firtınadan sonra başka büyük bir fırtınanın ardından Pi ellerini havaya kaldırarak Tanrı’ya “ Herşeyimi kaybettim! Teslim oldum! Daha fazla ne istiyorsun?” sorusuyla Tanrı’nın kendi için planlarını sorar.

Ang Lee “Er ya da geç Pi,  inançı kucaklar, aksi halde hayatta kalmasına, kurtulmasına hiçbir yol yoktur.  Biz bu filmi yaparken hepimiz testten geçtik… bütün engellerin üstesinden gelip geriye bakınca…bir sebebe dayanmış gibi, kadermiş gibi görünür ve birşey öğreniyorsun.  Sanırım bu, okuyucular ve yeyirciler için ilk ders, ve kişısel olarak benim için de.”

Film 3-D olarak şüphesiz eğlendirici, ama ne kadar inandırıcı olduğu sizlere kalmış.

Bu filmin manevi tarafı,  gelelim maddi tarafına: Eminim bu yıl yapılan en pahalı filmlerinden biri.  Sadece 70 metre boyunda, 30 metre genişliğinde, 4 metre derinliğinde  ve 1.7 milyon galon suyu alabilecek ve güçlü dalga yaratabilecek bir dalga tankı yaratmak,  esrarengiz, gerçekdışı adayı yaratmak, hayvanat bahçesi yaramak büyük bütçe gerektirir.  Bir de kullanılan bilgisayar grafiğini düşünün.  Fox 2000 Başkani Elizabeth Gabler bu konudaki soruya “ Genelde filmin bütçesi hakkında konuşmam ama, üç ülkede çekilmiş olması, 3-D olması, dalga tankı, ada gibi … bütün güçlüklerine rağmen herşey planlandığı bütçe içindeydi” dedi.

Festivalin kapanış filmi Denzel Washington, Don Cheadle, Bruce Greenwood,  Melissa Leo, John Goodman’ın rol aldığı Robert Zemeckis’in yönettiği “Flight” idi.

Foto: Film Society of Lincoln Center

Denzel washington (Kaptan William (Whip) Whitaker) “Flight” filminde

Yatağın başındaki saat 7:15 A.M. gösterirken telefon çalar. Bir erkek cevap verirken çıplak , genç bir kadın yataktan çıkar. Filmin bu ilk birkaç dakikası Kaptan William (Whip) Whitaker’ı tanıtmakla geçer.  Telefon konuşmasından boşandığı karısının telefon ettiğini ikisinin oğlu olduğunu öğreniriz. Bundan başka, kendisi pilot ve uçağı yakında kalkacak, geceyi bir kadınla geçirmiş, ve hala sarhoş.  Bu konuşmalar sırasında çıplak kadın, hala çıplak, ileri geri yürümektedir,  filme ne kadar katkısı var bilemiyorum.

Bu tip gece hayatına alışık olan ve ne yapması gerektiğini bilen, çekici, kendinden emin Kaptan Whip uçuş ekibiyle şakalaşarak, kendinin tam tersi olan ikinci pilotun yanında yerini alır. 96 yolcu ve 6 uçuş ekibi fırtınalı, yağmurlu bir günde yola çıkar.  Pilot tecrübesi ile uçağı bu fırtınadan çıkarır, herkes mutlu. Ucakta içki ikramını kaldırmasına rağmen kendisi 2 şişe votkayı meyva suyuna karıştırır.  Herşey normal giderken uçak birden kontrolden çıkar. Ve düşer. Ancak kazada Kaptan Whip’in ustalığı ile sadece 4 yolcu ve 2 hostes ölür. Basın, Kaptan Whip’i kahraman olarak tanıtır.

Ama olay orada bitmez. Şimdi yetkililer kazanın asıl nedenini araştırmaya başlarlar.  Mekanik bir arıza mı, yoksa içki mi neden oldu kazaya? Savunma avukatı Hugh Lang (Don Cheadle) ve Charlie Anderson (Bruce Greenwood) hem eski arkadaş hem de pilotların sendika temsilcisi olarak kaptanın yanındadırlar.

Bazan, bazı filmlerde , bazı sahneler olmasa film daha güçlü olur.  Bu filmde de keşke film duruşma sahnesinden sonra bitseydi.

“Life of Pi” inancı aramayı, Tanrı’yı bulmayı incelerken, “Fight” kendini anlamayı, aramayı be bulmayı işler.

Her iki film içinde şimdiden Oscar dahil çeşitli ödüllere aday olma şansından bahsediliyor.

Ang Lee ödül dünyasına çok yabancı değil.  Yaptığı “Brokeback Mountain”, “Crouching Tiger, Hidden Dragon”, “Sense and Sensebility”, “The Wedding Banquet”, “Eat Drink Man Woman”, “The Ice Storm” gibi filmleriyle 36 çeşitli ödüllere aday gösterildi ve 19 unuda aldı.
Robert Zemeckis de “Forrest Gump”, “Back to the Future”, “ Cast Away”,  “Who Framed Roger Rabbit” filmleriyle 24 ödül aldı.

© h. nazan ışık

http://www.turkishny.com/h-nazan-ik/24-h-nazan-ik/103810-new-york-film-festival-2012-part-4#.UgaPt1PlWT0